Temmuz, 2010 için arşiv

>


Kısa bir ara verme sırası bendeniz de inşallah.
Bugün, yarın çıkacağımız yolculuk için var gücümle hazırlanırken telefonum çaldı,
arayan teyzemdi.
Neredesin dedi,ben rahat rahat evdeyiim der demez ,gelmiyor musun?  dedi
Nereye dedim.   Güneee demez mi!
Koşturmacadan bugün akraba günümüz olduğu tamamen aklımdan çıkmış..
     Tüm işleri olduğu gibi bırakarak, 20 dakikada köprüden karşı tarafa nasıl geçtim ben bilirim…
Neyse geçte olsa yetiştim..
Yolda giderken telefonla aramama rağmen ,fotoğraflamak için aşağıda  görülen lezzetlere ancak yetişebildim..

İçleri havuç salatası ile doldurulmuş Domates Dolmaları
Pudra şekeri ile yapılmış  Un Helvası , Makarna Salatası  ve  Mercimek Köftesi
Elmalı Kurabiyeler

Mısırlı Buğday Salatası(bol limonlu ve yeşillikli)
Yoğurtlu semizotu
İçi Kavrulmuş Unlu Kete ve Bisküvili Sütlü Tatlı,
Patlıcanlı börekte vardı ama dedim ya görüntülemeye yetişemedim…
Vee son anda anneciği ile güne yetişen Furkan;
Furkan’ın tüm kafa dengi olan çocuklar da orda olduğu için halinden pek memnundu..
El kızartmaca oynarken pek bir keyifliydiler ..
Bakınız ilk  fotoğraf…
Minik Azra evin en küçüğü geçen seneki günde yoktu mesela…
Yeni fertlerin katılımı ile mevcut artıyor… 
*
Şimdilik zorla yetişmişte olsam, alabildiğim görüntüler bunlar..
Tarif yayınlamaya tatil dolayısı ile bir süreliğine ara veriyorum..
Yarın yola çıkıyoruz ama yollarda fırsat buldukça bloğa girip süprizler yapabilirim…
Şimdiye kadar arşivimi gezme fırsatı bulamayan arkadaşlarımı da arşivimi gezmeye davet ediyorum. 
    Bir kaç hafta sonra görüşmek üzere inşallah ..
……………….Sevgilerimle………………….

>Zeytinyağlı Fasulye

Yayınlandı: 16 Temmuz 2010 / Zeytinyağlılar

>

Giresunda fasulyenin taze olanını da kurutulacak olanını da bu şekilde yapmayı tercih ediyorlar…
Fasulyeleri dilimlerken biraz uğraştırıyor ama görünüm sanki daha güzel oluyor…
Zeytinyağlılar yaz yemeklerinin vazgeçilmezleri..
Üstte servis edilen zeytinyağlı son akraba günümüzdendi
Size şekil verme aşamasını göstermek için aşağıda ben sonradan evde tekrar yaptım..
Zeytinyağlı fasulyenin en önemli özelliği ,
domates suyu ile kısık ateşte az sulu pişirilmesi ve soğuk servis edilmesidir…… 
  
Malzemeler
1 kg taze fasulye
2 yemek kaşığı sıvı yağ
2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
2 baş kuru soğan
3-4 domates
3 diş sarmısak
1 su bardağı kaynamış su
1 tatlı kaşığı tuz
2 küp şeker

Hazırlanışı
1 kg fasulyeyi ayıklayıp yıkayalım, resimde görüldüğü şekilde verev dilimleyelim.
2 baş kuru soğanı yemeklikten biraz daha ince doğrayalım. 2 yemek kaşığı sıvıyağ da
soğanları ölene kadar kavuralım…Domatesleri rendeleyelim ve tamamen yumuşamış soğanların üzerine ilave edelim kavurmaya devam edelim…
Daha sonra fasulyeleri ilave edelim ve domateslerle alt üst olacak şekilde karıştıralım. Fasulyelerin rengi değişene kadar (yaklaşık 10 dakika)  kavuralım.Sarmısakları fasulyelerin üzerine rendeleyelim..
Tencereye 1 su bardağı kaynamış suyu ekleyelim ve fasulyeler pişene kadar
 (yaklaşık 45 dakika) kısık ateşte pişirelim.
En son fasulyeler yumuşayıp pişince 1 tatlı kaşığı tuzu ,şekeri ve zeytinyağını fasulyelerin üzerine ekledikten sonra şöyle bir karıştırıp soğumaya bırakalım…
Fasulyeler soğuduğu zaman servis tabağına alalım. Soğuk olarak servis yapalım…
**
*
*Zeytinyağının besin değeri yemeğin yüksek ısısı ile karşılaştığı zaman kaybolduğu için
 yemek piştikten sonra ilave ediyorum…

…………………………….AFİYET OLSUN………………………..

>

Kışlık hazırlıklara fırsat buldukça devam ediyorumm.
Marmelat ve dondurucuya koyduğum eriklerde bunun bir bölümü….
**
*
Az önce çocuklar arkadaşlarının meyve suyu aldığını  söyledi ve
bizde alabilirmiyiz diye eve geldiler..
Hazır meyve sularına, hazır olan tüm gıdalara olduğu gibi sıcak bakmıyorum yapılış şekilleri ve içlerindeki katkı maddelerinden dolayı…
Alın desem olmayacak ,almayın desem olmayacak..
Çocuklara sürekli anlatıyorum aslında bu tarz ürünlerin zararlarını ama
arkadaşları yapınca da bazen durumlar değişiyor…
Aslında yaz geldi çeşit çeşit meyveler taze taze önümüzde insanlar bunları değerlendirseler
meyve sularını tazecik hazırlasalar , şişelere koyup çocukların eline verseler ,
herkes aynı özeni göstermiyor malesef
Neyse içimdekini döktüm biraz rahatladım…Gelelim marmelatımızın tarifine..
Ben marmelat için 5 kilo  ekşiye yakın erik kullandım ama size daha az ölçülerle verdim .Siz ölçüleri kullanacağınız erik miktarına göre artırıp azaltabilirsiniz..

Malzemeler
1 kg erik 
1 kg toz şeker
1/2 limon suyu
Yarım su bardağı su
Yapılışı
Erikleri yıkayıp temizledikten sonra, geniş tencereye alalım ve suyunu ilave edip, kısık ateşte kapağı kapalı olarak kaynatalım. Kısa zamanda erikler yumuşayacaktır..
  Bu kıvama geldiğinde, kevgir yardımıyla çelik bir tencereye süzelim. Kaşığın tersiyle( ben tahta kaşık kullandım) kevgirin içindeki erik posasını sadece çekirdekleri ve kabuklar kalıncaya kadar ezelim.
Tencerede ki ezilmiş erik püresine 5 dakika kadar kaynadıktan sonra birer bardak şekeri ilave edip kısık ateşte kaynatmaya  devam edelim. Şekeri parti parti ilave edip kaynattıkça marmelat koyulaşacaktır…
Ara ara üzerinde oluşan köpüğü alalım..
Yaklaşık 35-40 dakika sonra tam kıvama ulaşacaktır.  . Pişip pişmediğini anlamak için, kuru ve soğuk bir porselen tabağa bir damla marmelat damlatalım. Eğer damla dağılmadan top gibi duruyorsa kıvamına ulaşmış demektir. Hemen limon suyunu ilave edelim, karıştırıp 1 dk kaynatalım ve ateşten alalım. Sıcakken kavanozlara dolduralım. Ve kavanozların kapaklarını sıkıca kapatıp ters çevirelim…Bir gün ters olarak bekletelim …
Topladığımız erik miktarı çok fazlaydı ben bir miktarını dondurucuya kompostoluk poşetlere koydum…
Ve tabi dondurucu da fazla yer işgal etmemesi için
burada da yaptığım gibi pipetle poşetlerin havalarını alarak..
Bir yerde pratik vakumlama yaptım….
.    
Bir miktarı ile de meyve suyu yaptım ki doğalın tadı da rengi de gerçekten başka oluyor…
*
Erik suyu için erikleri bolca yıkayıp üzerine çıkacak kadar içilebilir iyi su koyup kaynatmaya bırakıyoruz.  Erikler yumuşayınca  damak tadınıza göre toz şekerini ilave edip beş-on dakika daha kaynatıyoruz hepsi bu kadar. Soğuyunca cam bir kase ya da kavanoza alalım soğutarak içebiliriz..

*Marmelat yapımında kullanılacak olan tencerelerin yayvan ve geniş olması gerekiyor..
*Şeker marmelata bir defa da değil de  parti parti ilave edilmelidir. Böylece şekerin iyi karışması ve erimesi sağlanmış oluyor.
*Şeker ilave edilen marmelat devamlı karıştırılarak pişirilmeli. Karıştırmaya gereken önem verilmezse marmelatın dibi tutabilir.
*Bir kilo marmelata eklenecek şeker miktarı 800-1000gr arasıdır.Meyvenin olgunluğuna ve cinsine göre miktar değişir..Tatlılığı daha yoğun meyvelerde şeker daha az kullanılır.. 

………………………………..Afiyet olsun………………………….

>Doğanın kucağında bir gün….. ….

Yayınlandı: 14 Temmuz 2010 / geziler

>

Sabahın nuru ile düştük yollara..
Nereye mi gidiyoruz?
Görümcemin İstanbul sınırlarında yer alan  ama Karadenizdeymişsiniz hissi veren  bahçesine.. (Arnavutköy )
Gideceğimiz güzergah üzerindeki kocaman rüzgar güllerini izleye izleye..
 Biraz sabırsızdık çünkü  semaver çayı ve tamamen doğal ürünlerden oluşacak kahvaltımızı
  bahçede yapmayı planlamıştık……
Bu semaver ile gün içinde kaç defa çay yapıldı sayamadım..
Üstte Furkancığım kendi yaptığı çayı bize ikram ederken….
**
Kahvaltı sonrasında bahçeyi dolaşmaya çıktık hep birlikte..
Ben bu güzellikleri gördükçe mest oldum sizlerle de paylaşmak istedim…   
..
Kahvaltı için dalından biber ve domates topladık..
Kabak çiçeklerini görünce Ayşe’nin yaptığı dolmalar geldi gözümün önüne …..
Erikleri ve dutu yine dalından hatta ağacına çıkarak yedik …
**
*
Elmalar, üzümler ve kızılcıklar henüz olgunlaşmamıştı ama yine maşallah dedirten cinstendi…  
Karadenizliler bilir aşağıdaki kiraza benzeyen karayemiş ya da diğer adı ile Taflanı
ve ağzı buruşturan tadını…
Salatalıklar yine kahvaltı içindi tamamen organik
Organik sebze ve meyveler ne kadar değerli değil mi  özellikle de büyükşehirlerde…  

Sağolsun enişte bütün  Karadeniz’i taşımış bahçeye…
Giresundan getirip diktiği fındık ağaçları fındık vermeye başlamış..
Bizim fındıkçı Berkan durur mu gitti geldi taze taze yedi  fındıkları….

Öğle yemeği vakti odun ateşi ile(doğal olsun diye kömür kullanmadılar) ızgara yapıldı..
Bazende ateş üzerinde cesaret gösterileri yapıldı..
Yemekten sonra sıra ile büyük küçük hepimiz kurduğumuz salıncakta zevkle sallandık… 
Günlerdir Berkan karpuzu aşağıdaki şekilde yemek istiyordu ….
Evde sürekli erteledim ama burası tam yeriydi, istediğin şekilde yiyebilirsin dedim
Berkan yerde Furkan durur mu?…. 
Mutlululukları görüldüğü  gibi gözlerinden okunuyor .. 
 Günün sonunda bahçedeki sarı ve kırmızı eriklerden topladık
Veeeee bugün de hiç bekletmeden ayrı ayrı marmelatlarını yaptım..
Tarifi yarına inşallah..

Açık hava, İstanbul’un sıcağının tersine serin bir ortam, gülen ve sürekli espri yapan insanlar
Yemyeşil   ve kocaman bir alan
=
Güzel bir gün, ruhen hafiflemiş insanlar

…………………………Sevgiler…………………………….

>

Hafta sonu tatil planlarını yaptık ve yolda yemek için yaptım bu sandviçleri…
Tatile çıkabildik mi son anda yapılan bir karar değişikliği ile bir kaç gün sonraya ertelendi…
Ama maşallah kahvaltı soframız için bir sürü sandviç ekmeğimiz oldu …
Aslında ekmek poğaça arası bir lezzet oldu.
 **
*
Hani pastanelerde satılan içinde rendelenmiş peynirle satılan minik sandiviçler vardır ya
 işte bu onların biraz büyük hali..
Boyutu keyfinize kalmış minik ya da daha da büyük yapılabilir yani…  
Sandviçler pişerken yaydığı koku enfes ,iştah açıcı…

Malzemeler
2 su bardağı ılk su
2 su bardağı ılık süt
1 su bardağı şeker
5 yemek kaşığı maya(kuru maya)
1,5 yemek kaşığı tuz
3 yumurta (2 sarı dışına)
Yarım su bardağı sıvı yağ
2 tatlı kaşığı mahlep
Yapılışı
Yukarıdaki malzemelerin tamamını kullanarak yumuşak bir hamur elde edelim.
Hamurun mayalanması için bir saat kadar bekleyelim..
Mayalanıp iki katı kadar kabaran hamurumuzdan ,ceviz büyüklüğünde yuvarlaklar yaparsanız
 daha küçük sandviçler elde edersiniz..
Benim yaptığım boyutlarda isterseniz de hemen hemen limon boyutun da yuvarlaklar yapmanız gerekecek..
Şekillendirdiğimiz hamurları yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye yerleştirelim ve 15 dakika kadar da tepside mayalanmasını bekleyelim..
Hamurlarımız tepside de kabarınca üzerlerine ayırdığımız yumurta sarılarını sürelim ve 190 derecede kızarana kadar pişirelim…
Piştikten sonra ilk sıcaklığı çıkınca bıçakla ortalarından tam kesmeden aralayalım gerisi zevkinize kalmış..  
**
*
Bu tarifi minik minik yaparsanız hemen hemen 4 fırın tepsisi sandviç elde ediyorsunuz..
*Benim yaptığım boyutlarda tercih ederseniz de 30 civarı sandviç ekmeğiniz oluyor..
*Daha az yapayım derseniz de kullandığım ölçüleri yarım olarak kullanmanız yeterlidir..
*Sandviçleri kesmek için acale etmeyin sıcak sıcak kesmeniz iyi olmaz..  
*Çok şekerli olmuyor ama isterseniz şeker miktarını bir kaç kaşık azaltabilirsiniz..Bize kafi geldi..
*Biz sandviç içlerini yukarıda ki gibi doldurup kahvaltıda yemeği tercih ettik ..Daha öncede belirttiğim gibi içine kaşar rendesi ,zeytin ezmesi ve değişik sos karışımları da sürebilirsiniz..

…………………………Afiyet Olsun……………………….

>Fincan da Kek Denemeyen Kaldı mı??

Yayınlandı: 09 Temmuz 2010 / Kekler

>

Uzun süredir değişik bir çok bloğcu arkadaşımda görüpte yapıp yapmamakta çekimser kaldığım
fincanda kekleri bende yaptım nihayet..
Sevgili Gizemli Tatlar’ın tarifini kullandım ben..
Çokta güzel süslemiş çiçek çiçek bakmak isterseniz buraya
**
*
Yapıp yapmamakta baya tereddüt ettim ama hiç gerek yokmuş
Hilal arkadaşımın da dediği gibi fırında kek yapmaktan bu tarifle belki de vazgeçeceksiniz..
Puf puf ,içi çok nemli ,çok çok kabaran kekleriniz oluyor bu şekilde..
Ben en güzel şekli bulmak için değişik boylarda fincanlar ve su bardağı kullandım..  

Fotoğraflarımın da bu seferlik kusuruna bakmayın ,
Furkancım fotoğraf makinamı istemeden de olsa bozduğu için telefon kamerası ile çekildiler..
İstediğim gibi olamadılar bu yüzden.. 

Fincanda kek Berkan’ın çok ilgisini çekti ,nasıl kek bu yaaaa dedi durdu..
Çocuklarla beraber yapmak çok zevkli olur tavsiiye ederim..

Malzemeler 
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt   (ben yoğurt kullandım)
2,5 su bardağı un
3 yemek kaşığı kakao
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Portakal kabuğu rendesi(eklemedim)

Yapılışı
Yumurta ve şekeri krema haline gelene kadar çırpıyoruz.Sonra diğer malzemeleri sırası ile ekleyip iyice çırparak kek hamurumuzu hazırlayalım..İstediğimiz çay veya kahve fincanlarını sıvıyağ ile yağlayalım.
Yarısına kadar kek hamuruyla dolduralım.Fincanları bir tencereye koyup, tencereye fincanların yarısına gelecek kadar ılık su ekleyelim.Tencerenin üzerine yukarıda gösterdiğim gibi temiz bir mutfak bezi örtüp kapağını sıkıca kapatalım.
Su kaynayana kadar ocağın altını açalım, kaynayınca(bu aşamada fincanlar ses çıkararak size kaynamayı haber veriyorlar ) tencereyi ocağın en küçük yerine alalım ve 25 dk. kapağını hiç açmadan pişirelim.
25 dk nın sonunda ocağı kapatalım ve 15 dk. dinlendirelim, sonra kapağı açabilirsiniz..
Kekler bardaktan ya da fincandan normalde hemen çıkar ama oldu da çıkmıyorsa kenarından bıçakla esnetirseniz hemen çıkacaktır..
**
*
Bu kek şekil olarak piştiği fincanın şeklini aldığı için , enine ortadan kesilerek
arasına krema sürülerek minik pastacıklar yapmaya çok müsait bir daha ki yapışta o şekilde de denemeyi düşünüyorum…
 
…………………………….Afiyet Olsun………………………………

>

Mirac, “yükselmek, yukarı çıkmak, yücelmek” anlamına gelen bir kelimedir..
Miraç; insanlığın kurtuluşu için gönderilen Sevgili Peygamberimizin bütün insanlığı temsîlen Cenab-ı Hak’kın yüksek huzuruna kabulü, mukaddes ve manevi bir yolculuktur.
Birçok ilahi sırrı, hikmet ve bereketi bünyesinde barındıran bu gece,
İsra Suresi’nin ilk ayetinde şöyle ifade edilmektedir:
“Kendisine ayetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiği Mescidi Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra, 17/1)
Miraç mucizesi, biz Müslümanlar için ilahî rahmet ve lütuflarla doludur. Miraç olayının en önemli sonuçlarından biri, İslâm’ın beş temel esasından biri olan beş vakit namazın farz kılınmasıdır.
**
*
Kandilleri birer fırsat bilmeli, bu müstesna zaman dilimlerinde Allah’a daha da yakın olmaya çalışılmalıdır. Bilelim ki, Allah’a yakınlık, O’nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür

                             Bu gece yapacağımız tüm ibadetlerimizi Rabbim kabul etsin inşallah..

Dualarımızda birbirimizi unutmayalım  inşallah olmaz mı?
Duadır; mesafeleri eriten

Duadır; bir göz yaşı gibi inen

Duadır; bir kardeşten en çok istenen
Dualarda buluşabilmek ümidiyle ALLAH’A emanet olun  …

>

Yeşil mercimek çok sağlıklı bir bakliyattır..Gerçi bakliyatın sağlıksızı yoktur herhalde..
Yemeğini biz çok severek tüketiriz. Yeşil mercimeğin markette satılanların aksine
 daha minik boyutta olanları vardır. Ben Gaziantepte rastladım bu mercimek türüne lezzeti başka bir güzel..
Bakırköy pazarında da Antepli bir satıcıda aynısını görünce kaçırırmıyım aldım hemen ..
Size de bu lezzeti tatmanızı tavsiye ederim..
**
Gelelim salatamıza
Gerçekten güzel bir salata oluyor..
Bu salatayı bir kaç ay öncesinde akraba günümüz de teyzemin kızı Zübeyde yapmıştı…
Zübeydeciğimin yaptığı diğer lezzetlerin hepsi bakmak isterseniz  burada 
Salatanın fotoğrafinı çekerken streç filmi kaldırmayı akıl edememişim herhalde flaş azıcık parlamış .
Tarifi şöyle;

Malzemeler
1 su bardağı yeşil mercimek
Yarım su bardağı pirinç
1 iri kuru soğan
3-4 dal taze soğan
1 orta boy havuç( rendelenip kavrulacak)
Dereotu ,maydanoz,taze nane
Limon veya isteğe bağlı olarak  nar ekşisi
4 yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz, karabiber

Yapılışı
Yeşil mercimeğin üstünü biraz geçecek kadar su ilave edelim ve dağılmayacak şekilde haşlayalım. (pişmemişse su ekleyip haşlamaya devam edelim)
Başka bir yerde pirinci yıkayıp 1 su bardağı suyla haşlayalım .
Mercimeği süzelim,  pirinçle karıştıralım. Soğanı minik minik doğrayıp sıvıyağda kavuralım. Havucu ekleyip biraz daha kavuralım ve mercimek ile pirincin üzerine ekleyelim.
Yeşillikleri ince ince doğrayıp, baharatları ve limon suyunu ekleyelim.
Buzdolabnda biraz dinlendirdikten sonra servis ederseniz iyi olur..
**
*
………………………….Afiyet olsun……………………

>Beylik Pazarı (Beylikdüzü)…..

Yayınlandı: 05 Temmuz 2010 / Pazarlar

>

Hep söylüyorum pazar gezmeyi sevdiğimi..
Bu pazar günü İstanbul’un trafiğini ve sıcağını düşünerek İstanbul içine değilde
 Beylikdüzü tarafına Beylik pazarına gitmeyi tercih ettim…
   Aslında bu biraz benim tercihim oldu çünkü Berkan ve babamızın sıcak sebebi ile pekte evden çıkmaya niyetleri yoktu..

 Bu gülen yüz, babası ile birlikte pazarın girişinde ,kalabalığı görünce beni terketti…
Sen Pazarı gez  işin bitince bizi ara dediler ,benim canıma minnet bu teklif kabul edilmez mi hiç??
Onlar dondurma keyfi yapmaya ben pazara yöneldim..
**
*
Pazar yine alışılmışın dışında düzenli bir pazar..
Yukarıda görüldüğü gibi pazar kısmı ayrı dinlenme kısmı ayrı büyük bir pazar
Gez gez bitmeyen tarzda bide sıcak olmasaydı ne güzel olurdu…
İşte size pazardan bir kaç kare…
*
Artık zamanın pazarlarında yok yok aşağıda görüldüğü gibi…
Birbirinden güzel aksesuarlar vardı..

                                                            Ayakkabılar çok şık ve çeşitliydi..

                                                                                 Deri Halılar..

 
Mutfak eşyaları…

Rengarenk çok sevimli masa örtüleri

Dayanamadım bitane de ben aldım..
Rengi çok hoş ,pastel renkler içeren masa örtüsü ve minderleri leke tutmayan cinstenmiş,bakalım göreceğiz… 
Mandallarsa çok şirin ve işlevsel Sümeyye senin mandallar gibi büyük değiller ama şirinler dimi?? 

 **
*
Yakalayabildiğim bir kaç kare bunlardan ibaretti
Pazarda resim çekmeden önce genelde izin alarak çekmeyi tercih ediyorum..
Bir kaç kişiden neden çekiyorsunuz?  Blog için dediğimde olumsuz cevap alınca
artık biraz çekinerek resim çekiyorum..
İnsanlar neler düşünüyorlar acaba, akıllarından neler geçiyor ,ardında ne arıyorlar anlamış değilim….
Tabi herkes aynı değil…
İşte böyle canlar..
İsatanbulda bulunan  ve benim gezdiğim diğer pazarlar için buraya bakabilirsiniz…
Beylik pazarının kurulduğu alanda Salı günleri Ekolojik pazar Çarşamba günleri de Semt sakinlerinin el emeklerinin satıldığı pazarlar kuruluyormuş  
**
*
Sıcak İstanbuldan herkeslere sevgiler…  

>Pişirmeden Pratik Cheesecake….

Yayınlandı: 03 Temmuz 2010 / Tatlılar

>

Dondurma tadında ve serinliğinde pratik ve hafif bir tatlı daha….
Seneler önce çok yapardım bu tatlıyı
 dün bir anda aklıma düştü ,yaptım yeniden.
Şimdi de sizle paylaşıyorum ,belki de bilen ve yapan vardır içinizde..

Asıl tarifte Cheesecake’nin tabanında pasta tabanı vardı ama 
ben yine evdeki imkanları kullanarak kedi dili kullandım…
**
*
Malzemeler
Taban için 1 pakete yakın kedi dili veya tek pasta keki
1 paket labne peyniri
1 paket limonlu jöle
1 limon  kabuğu rendesi ve suyu
1 paket sade kremşanti(paket içinde 2 tane çıkıyor )
2 su bardağı kadar neskafeli su
Üzeri için meyve sosu
Yapılışı
Önce krem şanti paketi içinden çıkan iki paket krem şantiyi üzerindeki tarife göre  soğuk süt yardımı ile hazırlayalım..Labne peynirini kremşantiye ilave edelim ve mikserle iyice birbirine girene kadar çırpalım ve buzdolabında soğutalım..
Daha sonra limonlu jöleyi yine üzerindeki tarife göre hazırlayıp soğutalım .
Buzdolabında soğumuş olan kremşantili karışıma soğumuş jöleyi ve 1 limonun kabuğunu rendeleyelim suyu ile birlikte ilave edelim yine karıştıralım….
Kelepçeli bir kalıbı streç filmi bir kısmı dışarıda kalacak şekilde kaplayalım  ve kedi dillerini  nescafeli suda ıslatarak ve kalıba bir sıra dizelim..(Belirttiğim gibi burada tek kat kekte kullanabilirsiniz)
Hazırladığımız karışımı kedi dillerinin üzerine dökelim…Üzerini kalıbın dışında kalan streç film ile kapatalım..Dondurucuda 4-5 saat kadar iyice donana kadar bekletelim..
Üzerine ben hazır çilekli sos kullandım..
**
*
……………………………..Afiyet Olsun……………………….